Blog Listem

29 Aralık 2015 Salı

DELİCE

2015 in son okumalarını yapıyorum.  Elimdeki son kitap Hande Altaylı 'ya ait.  Bütün bir yıl kitaplığımda bekledi.

Bekleme nedeni ilginçti. 
Kitabın ilk cümlesi " Güneş tepede cayır cayırdı " diye başlıyordu.  Bu cümle bana çok itici, çok bozuk geldi.  Bunu mu okuyacağım dedim ve erteledim. 
Bu gün hadi artık bu kitap 2016 ya girmeden bitsin diye düşünerek elime aldım ve cidden o cümlenin olduğu ilk sayfayi atladım. 
Konu akıcı geldi.  Sanki biraz on yargılı davranmışım yazara. 

Köyün en çirkin, en sevilmeyen kızının, Meryem ' in hikayesini anlatıyor roman. Sevdim kitabı. En geç yarına biter  diye düşünüyorum.  Bitsin de zaten yeni yılda okunmayı bekleyen öyle çok kitabım var ki ...🎄🎀


24 Aralık 2015 Perşembe

IZA' NIN ŞARKISI

Bu yılın okuduğum son kitabı Iza'nin Şarkısı oldu.
Magda Szabo bana Macar Edebiyatı' nı sevdiren yazardır.  Katalin Sokağı ile başlayan okuma serüvenim yazarın Kapı adlı romanı ile taçlandı ve şimdi de Iza'nin Şarkısı ...

Iza'nin Şarkısı bir yaşlılık hikayesi.  Yıllardır birlikte olduğu eşini kaybeden bir kadının taşradan kızının yanına Budapeşte' ye yerleşmesi ve kızının güdümünde yaşamaya başlamasının hikayesi.

Roman diğer yandan okura İkinci Dünya Savaşı yıllarındaki Budapeşte' yi anlatıyor.
Bence her anlamda çok derinlikli bir roman. 

Romanı okurken beni en çok etkileyen de, yaşlı anne babalarımız için en iyisini yapmaya çalışırken " en iyi " ölçütünün kendimize göre en iyi olduğunu düşündüm. 
Bizim doğrularımız bazen büyüklerimizin doğrusu olamayabiliyor ve yazık ki yaşlılık kabullenmesi zor bir süreç.

Neyse çok uzatmayayım; Magda Szabo kitaplarını seviyorum.  Iza' nın Şarkısı'nı daha çok sevdim.  Anne ve babamın yaşlılık hallerine tanık ettiğimden olmalı. 

Umarım iyilik yapacağım diye onları üzmemişimdir.


14 Aralık 2015 Pazartesi

SİZİN HİÇ MAVİNİZ VAR MI ?




Çok iyi bir televizyon izleyicisi olmadığım için yeni nesil sunucular ve benzeri televizyon çalışanlarını tanımıyorum.

Özge Uzun adını da önce blogda yazılarını severek okuduğum; birbirimizi tanıyıp arkadaşlığımızı sanal alemden gerçek aleme dönüştürdüğümüz sevgili Gülşah sayesinde öğrendim.

Gülşah'la ara sıra birbirimize kendi kitaplığımızdan kitaplar armağan ederiz.
Ben buna KİTAP KARDEŞLİĞİ adını verdim.
Bu yaz bu sayede pek çok güzel kitap okudum. İşte Özge Uzun'la böylelikle tanıştım.

Özge mesleğine aşık çok başarılı bir televizyoncu.
Her kadın gibi evlenip bir hamilelik yaşıyor
Hamileliği şahane geçiyor, görünürde hiç bir sıkıntı yok.
Çok güzel masmavi gözlü bir çocuk dünyaya getiriyor ve sorun burada başlıyor.

Oğlu Dağhan dünyaya gelirken bir takım sıkıntılarla geliyor. Özge için zorlu bir mücadelenin kapıları aralanıyor.
Dağhan'a tam bir tanı konamıyor.
Dağhan otistik, ya da dawn sendromlu falan değil. Fakat konuşamıyor. İşte Özge Uzun bu yaşadıklarını anlatmış kısacık kitabında.

 Anne olmak kadına ait en özel duygulardan biri.
İnsan anne olduğunda sanki kurşun geçirmez bir zırhla kuşanıyor, üstelik dağları devirecek bir güce sahip oluyor. Yoksa başka türlü sıkıntılarla savaşılmaz. Her şey çocuklarımız için. Topluma adam yetişiyor çünkü, ne kadar nitelikli ve sağlıklı olursa anneliğin yanına kâr kalıyor.

Yılın  son günlerinde okuduğum bu kitap bu yıl okuduklarım içinde beni en çok etkileyenlerden biri oldu. Dilerim Dağhan güzel günler görür ve annesi çabalarının sonucunu alır.