Blog Listem

20 Kasım 2014 Perşembe

HANDAN



Her ne kadar dönem dönem eleştirilse de Ayşe Kulin kitaplarını hep sevdim ben.

Hal böyle olunca da eleştirilere çok da itibar etmedim elbette.

Yazarın geçen yıllarda yayınlanan Gizli Anların Yolcusu adlı romanı da bu eleştirilere konu oldu. Toplumda henüz kabul edilmeyen farklı yaşam biçimlerini tercih edenlerin romanıydı zira. Ben romanı hemen okudum. Bunun nedenlerinden biri yazarın kaleminin akıcılığıydı. 

Gizli Anların Yolcusu bittikten sonra roman kahramanlarının yaşadığı dram sarstı beni. İçinde evlat acısı vardı ve işte o evlat acısı, insanların hayatını başta sona değiştirebiliyordu. Derken yazarın yeni romanlarını beklemeye başladım ve devamı da geldi. Fakat Ayşe Kulin farklı bir şey denemişti yeni romanlarında. Gizli Anların Yolcusu'ndaki diğer kahramanların yaşadıklarını okumaya başladık. Bora'nın Kitabı'nda Bora'nın doğuda geçen çocukluğuna kadar indik. Dönüş'te Bora'ya imkansızca aşık olan İlhami'nin kızının hayatını, bir genç kızın parçalanmış ailesinin içinde verdiği mücadeleye tanıklık ettik  

Handan da Gizli Anların Yolcusu'nun uzantısı. Handan'ı Gizli anların Yolcusu'nda yayınevi ortağı, başından mutsuz bir evlilik geçmiş ve diğer ortak İlhami'ye aşık bir kadın olarak tanıdık. Hırsları olan bir kadındı Handan; itiraf edeyim ki romanda sevmediğim bir karakterdi.

Bu romanda Handan'ı anlatmış bize Ayşe Kulin. Adının neden Handan olduğunun öyküsü var, İlk romanda, yaşanan onca olaydan ve  üzüntüden  sonra Amerika'ya gitmişti Handan, Amerika'ya  gitme nedeni aslında başka bir üzüntü kaynağı. Hiç bir zaman anne olamayacağını öğrendiğinde yaşadıkları var. Bir de kendisini evladı yerine koyduğu yetişkin yeğeni Derin var. 2013'ten sonra her roman konusunda yer edinen, aslında tarihimizde de çoktan yerini almış Gezi Olayları ve bu olaylara ince, güzel, yerinde göndermeler var.

Çok kolay okunuyor Handan. Gizli Anların Yolcusu'nu ve devam kitaplarını beğenerek okuyanlar Handan'ı da aynı keyifle okuyacaklardır. Gizli Anların Yolcusu'nu beğenmeyenler için bir şey diyemem elbet. Herkesin her konuda olduğu gibi, okuma zevki de farklı. 

13 Kasım 2014 Perşembe

KAPI



Evet itiraf etmeliyim, kapıların ilgimi çektiği doğrudur.

Eski, yeni fark etmez benim için; kapıların ardında mutlaka bir yaşanmışlık vardır.

Fotoğraf merakıma çoğu kere kapı fotoğrafları da eşlik etmiştir.

Geçen yazımda - farkındayım çok ara verdim neredeyse bir ay olmuş yazmayalı -  Magda Szabo 'dan ve kitaplarından söz etmiştim. Macar Edebiyatı' nın önemli yazarlarından biri olduğunu ve benim ne yazık ki böyle bir yazarın varlığından geç haberim olduğunu yazmıştım. Yazarın sırasıyla bütün kitaplarını okudum ama ilk okumam gereken kitabını sona bıraktım.

İyi de yapmışım. Bana en çok keyif veren romanlarından bir tanesi oldu KAPI.
Değişik bir kurgusu var. Dili akıcı ve okurda özellikle EMERENC karakteri ciddi merak uyandırıyor.
Okurken hem satırların büyüsüne hem de  Emerenc'in gizemli havasına kapılıp gitmek mümkün.

Çok anlatmayayım romanı. Bitirdikten sonra iyi ki okudum dediğim bir roman oldu Kapı. Bu arada meraklısı için bir de notum olacak;  Kapı  Macar yönetmen István Szabó tarafından 2012’de sinemaya uyarlanmış. Filmi de en kısa sürede izlemem gerektiğini düşünüyorum.
 Şimdi biraz da Türk yazarlardan okumak istiyorum.
Yeni kitap tanıtımlarında buluşalım ve arayı uzatmayayım diliyorum :)




7 Kasım 2014 Cuma

MOSKOVA'DA YANLIŞ ANLAMA VE İNCE KİTAP OKUMA KEYFİ

İnce kitaplar bence  daha derinliklidir.

Bir çırpıda okunacak gibi görünse de aksi olur çoğu zaman . Hemen bitmez ve hatta bittikten sonra da üzerinde uzun uzun düşünmemize neden olur.

Moskova'da Yanlış Anlama benim için böyle bir kitap oldu.

Yaşam öyküsünü sevdiğim yazar Simone de Bevoir'e ait bir uzun hikaye Moskova'da Yanlış Anlama.
Evliliklerinin üzerinden yıllar geçmiş. bir çiftin Nicole ve Andre'nin hikayesi.
Ben roman diyemedim; olsa olsa bir novella olabilir o tadı alarak okudum.

Yaşlılık başlangıcı, gençliğe veda, kendinle, geçmişle, ilişkilerle hesaplaşma üzerine kurulu bir konusu var. Altmışlı yılların değişim rüzgarlarının da etkisinde kalmış bir hikaye.

Bir dizi yanlış anlama sonucunda birbirini tekrar bulmayı başarabilmiş bir çiftin öyküsü.
Yazarın da dediği gibi belki de çiftler arasında yanlış anlamanın en büyük nedeni kelimeleri kullanmasını bilmemek.