Blog Listem

30 Temmuz 2014 Çarşamba

PALA HAYRİYE




Bazı kitapları okuyup bitirdikten sonra yazarıyla ayın dönemde yaşıyor olmaktan gurur duyarım.

Hele yazar benim için yeniyse bu gurur daha da artar. Kitap bitince hemen yazarın başka kitapları olup olmadığını araştırır ve mutlaka hepsini edinir, sırası geldikçe okurum.

Pala Hayriye de böyle oldu.

 İnternetteki araştırmalarımdan aslında Pala Hayriye'nin devam kitabı olduğunu öğrenmiştim.

Bitirgen adlı romanın devamı idi Pala Hayriye.
Sabırsız ruhum Bitirgen'i almayı, okumayı bekleyemedi; zira bir önceki kitap siparişimde Pala Hayriye aylar öncesinde gelip kitaplığımın baş köşesine yerleşmişti.
Üstelik yeni ameliyat olmuştum; evde dinlenmem gerekliydi, henüz okumadığım kitapları sıraya koyarak okumalıydım. Ben de önce Deli Duman'ı okudum ve hemen ardından Pala Hayriye'ye başladım.

Pek de iyi yaptım.

Pala Hayriye Deli Duman'dan sonra bana pek iyi geldi.
Kurgu zaten şahaneydi, akıcı dili, gülerken düşündüren cümleleri ile Pala Hayriye, kitaplığımın baş köşesinden çıkıp, yüreğimin baş köşesine çoktan yerleşmişti bile.

Yazımın başında, beğendiğim kitapların yazarları ile aynı dönemde yaşıyor olmaktan söz etmiştim ya; bu gerçekten şans bence. Kitabın Yazarı Figen Şakacı daha çok yazsın, biz onun kitaplarının yolunu gözleyelim, daha çok okuyalım.

Pala Hayriye'nin konusunu anlatmıyorum ancak naçizane bir önerim olacak; siz benim yaptığımı yapmayın; fırsatınız varsa önce Bitirgen'i okuyun ve ardından Pala Hayriye'yi .
 Bu neşeli, hayatla dalga geçen, asi kadını daha çok  tanıyıp, daha çok seveceksiniz.

13 Temmuz 2014 Pazar

DELİ DUMAN


ERKEN KAYBEDENLER beni onunla tanıştıran romandır.

Kendine özel bir dili vardır ve  o dil çok akıcıdır, okumaya doyamazsınız.

BEHZAT Ç.' yi hiç anlatmayayım, hepimiz çok iyi biliyoruz.

DELİ DUMAN kitap raflarında yerini alınca, romanlarıyla çoktan " benim yazarım " olmuş, Emrah Serbes'in yeni romanını da tereddütsüz edindim.

***
Çağlar İyice, Kıyıdere İlçesi'nde yaşayan, günümüzün tipik belediye başkanlarından birinin yeğeni, MİKROP lakaplı Cengiz'in en yakın arkadaşı, kendi gözünden güzeller güzeli olduğuna inanan, son derece yetenekli !!! dokuz yaşındaki Çiğdem'in "ağbisi" dir.

Daha o yaşta çok kısa olacağını düşündüğü için " on beş tatilde " Yüzyıllık Yalnızlık" ı okumayı " Yüzyıllık Yalnızlık neymiş allah aşkına; asırlardır yalnızız biz " diyerek reddeden, tatilde Karamazov Kardeşler'i okumayı tercih eden bir yeni nesil gençtir.

Herşey,  Çağlar'ın kardeşini yetenek yarışmasına sokmasıyla ve çok yetenekli kardeşinin bu yarışmanın seçmelerinden elenmesiyle başlar. Çağlar'a göre kardeşi Çiğdem elenmemelidir. Çünkü onca aday arasından Michael Jackson'un Moon Walk yürüyüşünü en iyi yapan odur. Fakat yetenekten habersiz jüri güzelim kardeşini elemiştir !!!
 Çağlar'ın kız kardeşi Çiğdem için yapamayacağı hiç bir şey yoktur ve fakat jüri bunu bilmemektedir.
Çağlar'ın kardeşi için yaptıkları, onları en sonunda Gezi Olayları'nın orta yerine bırakıverir.

Deli duman bir yarış kazanma öyküsü değil; küçük bir kızın kalbini onarma öyküsüdür bence.

Deli Duman'ı okuyun derim.
Yaz kitaplarımın içinde en iyilerin arasına çoktan girdi bile ...

Blog Not : Gezi Olayları'nın yakın takipçisi hatta, eylemlerin orta yerinde yer alan Emrah Serbes'ten gezi ile ilgili bir roman beklentim vardı. Deli Duman beklentilerimi fazlasıyla karşıladı. Yazarın emeğine, kalemine sağlık ...


4 Temmuz 2014 Cuma

OKUMA ÖNERİLERİ

Yaz gelince okuma hızım artar. Birbiri ardına kitaplar okurum. Tatil, tembellik, rehavet eklenince daha çok okurum. Bu arada yanlış anlaşılmasın; kitap okumak için vaktim yok diyenlerden olmadım hiç .Okumak için hep vaktim vardır benim. Tatillerde sadece sayı artıyor hepsi bu :)

Bu yazımda tatile girdiğimden beri okuduklarımdansöz edeceğim :




1- TANRININ FORMÜLÜ : Konu ilginç geldi önce.

Daha doğrusu İsrail'in ilk başbakanı ve Albert Einstein'ın konuşmaları ilgimi çekti.

İsrail kurulduğunda; ilk başbakan Albert Einstein'dan ülkesine nükleer silah yapmasını istemiş. Bunun kurgu haline gelişiyle başlıyor roman.

Kitabın içine girince bir maceranın da içinde buldum kendimi.

Tarih profesörü ve aynı zamanda kriptolog olan Thomas, İranlı Ariana'nın kendisinden gizli bir el yazmasını deşifre etmesini istemesiyle, ummadığı bir maceranın izine düşüyor.

Kuantum Fiziği, izafiyet teorisi ve bunun gibi bir çok fizik kuramı ile evrenin ve tanrının kökenine inen, hayatı sorgulayan bir romanın içinde buldum kendimi. Macera sevenler için hoş bir kitap olduğunu düşünüyorum. İçindeki fizik formülleri okuru hiç yormuyor bu arada.

2- AŞK UYKUSU : Aşk içinde uyumak nasıl olmalı diye merak ettim önce. Aslında itiraf edeyim; içinde aşk barındıran son dönem romanlarına pek sıcak bakmıyorum. Fakat bu roman ilginç geldi bana.aşkın aslında bir hastalık olup olmadığını sorgulattı. Bir kadın bir adamı, ya da bir adam bir kadını ihanete, yalana, her türlü sahteliğe rağmen sevmeye devam eder mi? Bu mudur aşk ? Yeni bir hayata başlayamama cesaretsizliği yüzünden insanlar aşkın arkasına mı sığınır? Bu soruları sordum kendime okurken ....


3- ZÜRAFANIN GÖZ YAŞLARI : Alexander Mc Call Smith'i İskoçya Sokağı 44 Numara adlı seri kitapları ile tanıdım. Yazarın dilinin akıcılığına hayran kaldım, kısa sürede 44 Numara sakinleri komşularım gibi oldular. Zürafanın Gözyaşları aynı yazarın dedektiflik serisinin ikinci kitabı. Bir Numaraları Kadınlar Dedektif Bürosu'nun maceraları burada da devam ediyor. Okurken çok eğlendim. Şahane bir tatil kitabı olabilir.


4- BİR KADININ PENCERESİNDEN : Oktay Rifat şiirlerine hayran olduğum bir edebiyat ustasıdır.
Bir kadının Penceresi'nden, şairin yazdığı şahane bir roman. 1975 yılının "gelişmekte olan Türkiyesinde" geçiyor. Filiz ve Selim'in yasak aşkını anlatıyor. Baştan kaybetmiş ve kaybetmeye zorlanmış insanların romanı. Geri planda yetmişli yıllardaki Türkiye'yi de anlattığı için, çok severek okuduğum bir kitap oldu...