Blog Listem

24 Ağustos 2012 Cuma

BENİM ÇILGIN AİLEM


Temmuz ayından beri her D&R' a gidişimde raflardan bana göz kırpan bir kitaptı Benim Çılgın Ailem.
Gelin görün ki o kadar çok sıra bekleyen kitap var ki elimde, -  halen de var
 - almak istememiştim bir türlü.

Geçenlerde yine bir D&R ziyaretimde raflardan ısrarla gözüme çarpmaya devam etmesine daha fazla dayanamadım ve kitabı aldım.

 İtiraf edeyim; kitabın kapağına bayıldım. Bana çok sıcak, çok hoş göründü nedense. Eski bir oturma koltuğu, koltuğun üzerindeki kitap ve yandaki köpek gözüme çok sevimli geldi ... Al beni, oku beni der gibiydi bütün kitap kapağı.

Kitap bir ilk roman. Çevirmeni de yeni bir isim. Kanada doğumlu bir gazeteci ve editör.
Okunması kolay. Tam yaz kitabı.

Aykırı bir anne, deli dolu bir baba ve uçuk kaçık bir amca ile iki kardeş arasında geçiyor roman.

Arka kapağında yazdığı gibi çok da büyüleyici olmasa da yaz aylarıında okura güzel zaman geçirtmeyi vaad ediyor ...

17 Ağustos 2012 Cuma

STEFAN ZWEIG'İN SON GÜNLERİ



Çok çok çok sevdiğim bir yazardır.

Kitaplarını okumaya yıllar önce başlamıştım. Yıllar sonra trajik ölümünü öğrendiğimde ise çok üzüldüğümü hatırlıyorum.

Stefan Zweig Avrupa'da faşizmin yükselen ayak sesleri sonucunda, yaşadığı topraklardan ayrı düşmüş; sonrasında da ülkesinde  kalıp mücadele etmediği için kendine küserek hayatını ikinci eşi ile birlikte evinde zehir içerek sonlandırmış.

" Stefan Zweig'in Son Günleri " ni kitap raflarında görünce tereddütsüz alma nedenim; delilik ile ölüm arasında gidip gelerek, sonunda ölümü seçen ünlü yazarın ruhsal çöküşüne, son anlarına tanıklık etmekti.

Kitabın yazarı Larent Seksik. Adını ilk kez duyuyorum, akıcı kelimelerle yazmış kitabı.

Stefan Zweig hayranları mutlaka okumalı diye düşünüyorum.

Yazarla hiç tanışmamış olanlar ise Seçilmiş Öyküler'le tanışmaya başlayabilirler ...

15 Ağustos 2012 Çarşamba

ÇOK ŞEKERLİ ÖLÜM


Zeynep ve Meral zıt kutuplarda gezen iki arkadaştır.

Zeynep'in güneş gözlüğü takıntısı vardır, rengarenk gözlüklerle gezmeyi sever. Har pazartesi rejime başlar salı bırakır !!!
Gözlükleri gibi kendi de renkli bir kişiliktir.

Meral bilgisayar mühendisidir.
On yıl önce eşiyle ciddi bir trafik kazası geçirmiş kaza sonucu hem eşini hem de yürüme yeteneğini kaybetmiştir.

Meral aynı zamanda iyi bir internet kullanıcısı ve hackerdır.
Kırmadığı şifre, girmediği bilgisayar, banka hesabı yoktur.

Zıt kutuplarda yaşayan bu arkadaşlar kendi karakterlerine uygun bir isim bularak dedektiflik bürosu kurarlar. MED  - CEZİR DEDEKTİFLİK BÜROSU.

Eşi Oktay'ın  ihaneti nedeniyle eşinden ayrılmış olan Nilüfer; eski eşinin kendince şüpheli gördüğü ölümünü soruşturmak için Med - Cezir Dedektiflik bürosunun kapısını çalar. Böylelikle üç kadının yolu şüpheli görülen bir ölüm nedeniyle kesişir.
Aslında Adli Tıp Kurumu, Oktay'ın ölümü için şeker koması raporu vermiştir.
Cinayet sadece bir varsayımdır.

Roman konusu olan diğer kahramanlardan hiç söz etmiyorum.
yaz aylarında eğlenceli bir polisiye okumak istiyorsanız Çok Şekerli Ölüm'ü kesinlikle öneriyorum.

Romanı yazarı Ayşe Erbulak. Sevgili Altan Erbulak'ın büyük kızı.
Kavak Yelleri'nde Efe rolü ile gençlerin gönüllerinde taht kuran Dağhan Külegeç'in annesi.
Bu isimler de kitabın referansı bence.

Çok şekerli Ölüm " Hafiye Karılar" serisinin ilk kitabı.
İkinci kitap " Limoni Ölüm " olarak yakında kitap evlerinde yerini alacak.
Ben şimdiden ikinci kitabı merak etmeye başladım bile ...

10 Ağustos 2012 Cuma

BÜYÜK YOLLARIN HAYDUDU

 

" Ben sana mecburum bilemezsin
adını mıh gibi aklımda tutuyorum
Büyüdükçe büyüyor gözlerin
Ben sana mecburum bilemezsin
İçimi seninle ısıtıyorum ...

Bu dizelerle ve tüm Attila İlhan şiirleri ile tanıştığımda üniversite yıllarımdaydım. Kısa zamanda şairin ve şiirlerinin tiryakisi oldum.

Televizyonda diziler henüz bu kadar yayılıp, tükenme aşamasına gelmemişken, hatta renkli televizyonlara yeni geçilmişken; şahane bir dizi izlemiştim.  " Yarın Artık Bu Gündür".
Oradaki doktor Zeynep karakterini çok sevmiştim.Nice sonra dizinin senaryosunun da Attila İlhan'a ait olduğunu öğrenmiş; hem sevinmiş, hem şaşırmıştım.

Yıllar geçip giderken, Attila İlhan  şiirleri,  romanları ve sanatçı kişiliği ile,kitaplığımda ve kalbimdeki yerini aldığından; bu dünyadan seksen yaşında gittiğinde, yakınlarımdan birini kaybetmiş duygusuna kapılmıştım.

Perşembe günü rutin kitap evi ziyaretlerimden birinde " Büyük Yolların Haydudu " nu görünce, hüzünle karışık bir sevinç yaşadım.

Kitabı satın aldım tabii ve okuyup  bitirdim.

Kitabı okuyunca anladım ki, hayatındaki her kadına ayrı değer vermiş büyükusta.
Her birine yazılan şiirler, yıllar önce sevdiğim dizi karakteri DoktorZeynep'in kimden esinlenildiği, Beyoğlu'nun, Baylan'ın, Ankara'da Flamingo Pastanesi'nin henüz tanınmadığı zamanlar. Hiç adını duymadığım ünlü tiyatro sanatçısı Nevin Seval, şairin eşi Biket ilhan.

Sadece bunlar mı? Seksen yıllık hayatın izleri.

Aslında kelimeler, cümleler yetmez anlatmaya.

Şairin o güzelim şiirinde dediği gibi " Ayrılık Sevdaya Dahil " miş.
Gideli çok zaman olsa da iyi ki bu dünyadan  " Büyük Yolların Haydudu" usta şair geçmiş .
---------
*** Sanmıştık ki ikimiz yeryüzünde ancak birbirimiz icin varız,
İkimiz sanmıştık ki, tek kisilik bir yalnızlığa bile rahatça sığarız .
Hic yanılmamışız her an düşüp düşüp kristal bir bardak gibi
Tuz parça kırılsak da hâla içimizde o yanardağ ağzi
Hala kıpkızıl gülümseyen sanki ateşten bir tebessüm zehir zemberek AŞKIMIZ ...

*** Ayrılık Sevdaya Dahil şiirinden ...

5 Ağustos 2012 Pazar

FAKLI RÜYALAR SOKAĞI


Meraklısı bilir; Nazlı Eray okurunu hemen her romanında fantastik bir yolculuğa sürükler.

Bu öyle bir yolculuktur ki nerede gerçek biter, rüya başlar ya da rüya biter gerçek başlar okur da bilemez. Bu arayış içerisinde su gibi okunur romanları yazarın.

Farklı Rüyalar Sokağı da böyle bir roman olmuş.
Romanda Arjantin Halkı’nın yıllar geçse de unutamadığı Eva Peron  ana kahraman olarak karşımıza çıkıyor.

Kendini insan klonlamaya adamış Güney Koreli Doktor,  ölüm döşeğinde olan Mehmet Ali Bey’i klonlayarak tekrar yaşama döndürme çabası, tek amacı çok arzu ettiği bir eve sahip olmak isteyen Neyyire Hanım, gözleri görmeyen biri tarafından tutulmuş ve romanın sonuna kadar kime ait olduğu bilinmeyen, ölüm döşeğindeki Mehmet Ali Bey’in başucunda   bulunan bir günlükte yazılanlar, kanatları 5 kilogram ağırlığında olan ve her gece gelerek Eva Peron’un hikayesini anlatan bir erkek melek,  ara sıra bir gözün retinası içinde yapılan sohbetler, Ankara, Buenos Aires, İstanbul, Frankfurt arasında geçen yolculuklar romanda ilk başta göze çarpanlar.

Yazarın, roman okunurken yorumunu okuyucuya bıraktığı bazı konuları geri planda  gözlemek mümkün.
Klonlamayla ölüme çare bulunup bulunmayacağı, ya da bunun iyi bir şey olup olmadığı, klonlama sonucunda ortaya çıkan yeni bedenin, yeniden var olduğuna sevinmektense, kendi hayatını sorgulaması, başka gözlerle hayata bakmanın ne ifade ettiği, hayatı algıladığımız kadar yaşamakta olduğumuzun yorumları da biz okurlara bırakılanlar.

Romanın en çarpıcı kahramanı Eva Peron ve  onun kısacık yaşamı  hakkında edindiğimiz bilgiler.
Arjantin Halkına umut olmuş, halk tarafından eşinden bile daha çok sevilmiş bir kadın Eva Peron.
Yazar da, Caravaggio’ nun  şu sözleriyle  başlamış romana “ Yıldızlar yoksulların pırlantalarıdır”.

Fantastik romanları sevenlerin bir iki gün içinde bitirebileceği bir roman Farklı Rüyalar Sokağı.

Yok bu kadar gerçeklik içerisinde, rüyayla, kurguyla, hayalle işim olmaz diyenler mi onlar  bu romanı okumasınlar, kendi tercihleridir ne de olsa. ama emin olun çok şey kaçıracaklardır !!!

Benim düşüncem mi?
Ara sıra rüyalar ülkesinde dolaşmak gerek.
Bir gözün içine girip hayata başka gözlerle bakabilmeyi denemek gerek.
Hayata başka gözlerin içinden bakabilmek, yeni pencerelerin açılmasına neden olur çoğu zaman.
Hayata açılan pencere sayımız ne kadar çoksa, hayatımız da o kadar renkli, havadar ve yaşanılası olacaktır.